30 Nisan 2024

CHP halkla Taksim’e yürüyerek büyür, Saray yollarında değil…

Emeğin bu denli değersizleştirildiği bir ortamda ‘Emek Bayramı’nda halkla beraber yürümek ana kolonu sosyal demokrasi olan partiyi güçlendirir

Beklenen randevu geldi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel 2 Mayıs Perşembe günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile buluşmak için Beştepe’ye yani ‘Saray’a gidecek. Özel, tercihinin Çankaya Köşkü olduğunu söylemişti ama olmadı. Bu arada Erdoğan iktidar ortağı Devlet Bahçeli’yi evinde ziyaret etti. Ocak ayından beri yapılmayan görüşme; Bahçeli’nin Mehmet Şimşek’e ‘yereller’ eleştirisi, Ferdi Tayfur şarkısı eşliğinde ‘dostluk-düşmanlık mesajı’, iki liderin buluşması öncesi tekrar hatırlatılan 100 maddelik Anayasa çalışması ile MHP tarafından hazırlanan zeminde yapıldı. 1.5 yıldır bekleyen Sinan Ateş iddianamesinin görüşmeye saatler kala tamamlandığının açıklanması da karşı hamle sayılabilir. İktidarın Anayasa değişikliği konusunda elinin rahat olmadığı, iki ortağın bile hem ilkesel hem yapım sürecine katılım arayışlarının farklı olduğu anlaşılıyor.

Özgür Özel değişik mecralara verdiği söyleşilerde Erdoğan ile görüşmesinde Anayasa’dan çok, CHP’li belediyelere kalan borçlarla ve verilmeyen Hazine garantisi yüzünden yapılamayan projelerle, emeklilerin durumu ile ilgili konuları gündeme getireceğini belirtiyor. Uyulmayan Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına atıfta bulunacağını da…

Tabii esas soru Erdoğan muhalefet lideri istediği için muhalefete yarayacak bu adımları atar mı? Hiç olmazsa söylenmiş olur, hem diyalog kapısı açılır diyenler de var.

CHP içinde de kamuoyunda da Özel’in Erdoğan ile görüşmesine dair farklı yorumları dikkate almak gerekiyor. Bir grup bu görüşmeden Erdoğan’ın kazançlı çıkacağını, seçim yenilgisini 9 Nisan’dan bu yana süren ‘görüşme-içerik’ tartışmasıyla kısmen unutturduğunu düşünüyor. Özel’in bunu kendi liderliğini pekiştirmek-sağlamlaştırmak için yaptığını söyleyen de var. Diğer bir grup CHP Genel Başkanı’nın bu hamlesini sonucu ne olursa olsun; kutuplaşmayı yıkmak, halkın sorunlarını görünür kılmak varsa bir olanağı iktidar ile ortak bir zeminde çözüm aramak anlamında değerli buluyor.

Ancak hem Erdoğan’ın hem Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un bugün partilerle başlayacak turlarla iktidar lehine bir değişiklik arayışında olacağını tahmin etmenin mümkün olduğu Anayasa’yı ana gündem yapmak istedikleri ortada. Bunun gerekçesinin de Erdoğan’a bir dönem daha cumhurbaşkanlığı yolunu açacak üstelik mevcut yetkilerinden taviz vermeden bir yöntem olacağı muhakkak. Elbet içine küçük de olsa kimi ‘jestler’ (MHP’yi ikna edebildikleri kadar) yerleştireceklerdir. Kıdemli gazeteci Murat Yetkin dün Yetkin Report’ta yazdığı köşe yazısında durumu şöyle tarif ediyor:

"Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Anayasa değişikliğini, önündeki önemli sorunları perdeleyip dikkatleri dağıtmak için adeta bir sis bombası gibi kullanıyor. Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum’un 28 Nisan gecesi, Erdoğan’ın CHP lideri Özgür Özel ile görüşmesine günler kala yayınladığı 'Yeni Anayasa’nın Ana İlkeleri Neler Olabilir' metni dahi tek başına bu girişimin, muhalefetin tepkisini çekip dikkat dağıtma amaçlı olduğunu gösteriyor."

Yetkin’in de altını çizdiği metinde Uçum durumu şöyle tarif ediyor:

"Yeni Anayasa'da halk iradesinin temel kazanımı olan başkanlık sisteminin ve tüm kuvvetler açısından demokratik meşruiyet ilkesinin korunması ve geliştirilmesi, yüzde 50 +1 kuralının devam ettirilmesi, halkın demokrasi mücadelesinin kazanımlarının bir gereğidir."

MHP ile aynı çizgide Cumhurbaşkanı Danışmanı. Uzun süredir parti içinden tepki alsa bile başta yargı konularında ortaya koyduğu ‘teoriler’ bir şekilde kullanılıyorsa, en azından önü kesilmiyorsa, Erdoğan’ın bilgisi olduğunu düşündürüyor.

CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik'in paylaştığı 1 Mayıs afişi

Yeniden 31 Mart’tan birinci çıkan partiye, CHP’ye, dönecek olursak... Erdoğan görüşmesi öncesi parti yönetimi önemli bir adım attı. Parti; İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın Anayasa’nın ‘barışçıl gösteri hakkını’ düzenleyen 34. Maddesi’ne ve Anayasa Mahkemesi’nin daha önce verdiği ‘yasaklanamaz’ kararına rağmen ‘1 Mayıs’a Taksim yasağı’ getirmesiyle, Saraçhane’de toplanıp Taksim’e yürümek üzere çağrı yaptı. Genel Başkan Özgür Özel, milletvekilleri, parti örgütlerinin de katılacağı bu karar önemli. Emeğin bu denli değersizleştirildiği bir ortamda ‘Emek Bayramı’nda halkla beraber yürümek ana kolonu sosyal demokrasi olan partiyi güçlendirir. Halkla yürümek, içeriği belirsiz bir Anayasa değişikliği ve pek muhtemel kabul edilmeyecek önerilerden daha önemlidir. 'İkisi bir arada olur' diyenler için en azından 'Bana göre mümkün değil' diyebilirim.

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Sol seçmen "güçlü lider" arayışında, iktidar seçmeni "sistem değiştirecek lider"e açık, Kılıçdaroğlu davasının önemi

İktidar partisi seçmenleri de ‘sistemi değiştirecek bir lider arıyor.’ Yani ‘sistemin iflas ettiği’nin herkes farkında. ‘Yeni’ bekleniyor. Burada kritik nokta, kendini solda tarif edenler de dahil ‘sonuç’ güçlü liderden bekleniyor

Kaygıda ortaklık büyürken “Çözerse Erdoğan çözer” final yapıyor, iyi de kim çözer? 

Ekonomiden hukuka yaptığı yanlışlarla memleketi birbirinden farklı krizlere sokmuş olsa da her hâl ve karda özellikle kendi seçmeni ‘bir bildiği vardır’dan ‘din-güvenlik-ortak bizlik’ söylemini ‘satın almasına’, hemen her koşulda Erdoğan’ı destekledi. Uzun süre ‘Çözerse Erdoğan çözer’ tezi adeta Erdoğan için adı konulmamış bir ‘güven-destek’ sloganı oldU

"
"